Prof. Dr. Deniz Yengin, “yeni normal dünya düzeninde bile başka bir hayat mümkün”…

22-10-20 vrlab 0 comment

Dijital Minimalizm: Enformasyon bombardımanında insan olmak

Zaten oluyordu, ama pandemi süreciyle birlikte fotoğraf netleşme başladı. Dijitalin belirleyiciliğinde yeni bir dünya düzeni inşa ediliyor. Enformasyon bombardımanı altında artık dijital bir hayat yaşanıyor. Yeni normal olarak adlandırılan bu hayat;  bireylerin iş, eğitim, siyaset gibi alanlarda çoğunlukla online -çevrimiçi olarak yer aldığı bir dünya düzeni. Yüz yüze hibrit ortamlar çevrimiçi hayatı tamamlayan bir başka gerçeklik. Tek tıkla dünyanın her yerinden konferans, eğitim seminerleri, webinarlar yapılmasını sağlayan bir sistem bu. Bu anlamda, McLuhan’ın “Global Köy” kavramı pandemi döneminde bir kez daha kendisini hatırlattı. Toplumların kültürlerini ortak bir dünyaya taşıyarak paylaşmaları ve tek bir kültür çatısı altında toplanmalarına olanak sağlayan sanal ortamlar, yeni normalin mekanlarına dönüştü.

Sosyal medyayı kullanıyorum, o halde dijitalim

Analog sistemlerin neredeyse tamamı artık dijitale geçti. Pandemiyle birlikte de dijital, yaşamımızın yeni normali olmayı başardı. Evde, işte, otobüste; özetle her yerde her an online olunan bir hayatın içindeyiz. Sosyal medyayı kullanıyorsak her yerde dijitaliz.

Bir çalışmamda bu yüzyılın oyuncağının “yeni medya” olduğunu ve bu oyuncaklarla bağlantılı yeni bir kültür üretildiğini ifade etmiştim. Bu kültürü de “Dokunmatik Toplum” olarak adlandırmıştım.

Bu noktada; teknoloji temelli toplum oluşturma projesi hedefine adım adım yaklaşmakta.

Dokunmatik toplum; ekonomi temelli yaklaşımların bir ürünüdür. Kapitalist sistem; üretim ve tüketim olgusunu teknoloji üzerinden yürütmektedir. Teknolojik yenilikler, üretime ve bireyin kazandığını tüketmesine odaklanmaktadır. Yeni İletişim kanallarını kullandıkça dijital kapitalizme yeni yeni kazançlar sağlıyoruz. Dünyanın yarısından fazlasının online olduğu bir ortamda kendimizi bu dijital bağımlılıktan nasıl koruyacağız peki? Zor, ama imkansız değil…

Dijital maksimalizmden minimalizme…

Bu döngüden sıyrılabilmenin, enformasyon borbardımanında insan olmanın, dijital çağı kendimiz için yaşanılır kılmanın yolu dijital minimalizm…

Dijital etkileşimlerin analog iletişim biçimlerine ağır bastığı bir çağdayız. Günümüz dünyasında yeni bir iletişim biçimi var. Bu anlamda geleneksel medya araçları tek yönlüdür. Kullanıcı/İzleyici herhangi bir geri bildirimde bulunamamaktadır. Dijitalleşme ve yeni medya ile bu iletişim süreci değişti.  Küresel etkileşim günümüzün yeni gerçekliği. Küreselleşmeyle gelişen teknolojiler hayatı kolaylaştıran yeni kitle iletişim araçları ve diğer cihazlardan oluşmaktadır. Yeni iletişim teknolojileri yaşamı kolaylaştırırken hızlandırmakta da…  Başlangıçta bu gelişim ve süreç, ihtiyaçlara göre olgunlaşsa bile uzun vadede ciddi bir bağımlılık durumu bizleri beklemekte.  Ancak pandemi nedeniyle teknoloji bir bağımlılık değil, vazgeçilemez bir ihtiyaç haline geldi. Bireyler kendi korunaklı alanlarında daha önce toplu olarak deneyledikleri hayatı  online-çevrimiçi yaşamaya başladı. Eğitim, kültür – sanat, ekonomi, siyaset gibi alanlarda online çevrimiçi kültürü yaygınlaştı.

Bu anlamda önceden zaman kaybı, bağımlılık ve kontrol mekanizması olarak görülen teknoloji, pandemi döneminde bir gelişim ve değişim geçiriyor. Dijital sistemler bu dönemde kendi dünyalarına çekilen bireylerin sosyalleşmesini, eğitim almasını, paylaşım yapmasını, yalnızlaşmamasını ve sosyal hayatından uzak kalmamasını sağlamakta…

Ancak bu yeni  yaşam biçimi ya da “yeni normal”, beraberinde  maksimum online olma durumunu ekran sürelerinin artışını ve bağımlılığı da tetiklemekte.  Bu noktada “teknoloji yorgunluğu” olarak adlandırılabilecek yeni bir rahatsızlık belirdi. Cal Newport’un  Dijital Minimalizm kitabında aktardığı gibi “Sonu gelmez haber, dedikodu ve görsel bombardımanı bizi manik bağımlılarına çevirdi.” Bu durum için detaylı bir teknoloji kullanımı kılavuzuna ihtiyaç var. Azın çok olabildiği bir dünya hayal edelim.

Yeni normal dünya düzeninde minimalist olabilmek

Dijital maksimumcuların dünyasında; beğenmeye, aplikasyon indirmeye, en az 85 kez telefon ekranına bakmaya, reklamlara hizmet etmeye, 2048 oynamaya devam ediliyor… Dijital mühendislerin ve tacirlerin belirlediği bir dünya bu.

Ancak yeni normal dünya düzeninde bile başka bir hayat mümkün…  Dijital minimalistlerin dediği gibi: “Çok, aslında az olabilir”…

Bunun için de yapılabilecek çok şey var.

Örneğin;  akıllı telefondaki uygulama bildirimlerinin yüzde 95’ini kapatın. İçinde teknoloji olmayan alternatif etkinlikler üretin. Telefonunuzu evde bırakın. Kendi başınıza vakit geçirin. Gönüllü yalnızlık, çevrenizde ne olduğuyla  değil, beyninizde olup bitenle alakalıdır.  O yüzden kitap okuyun, uzun yürüyüşlere çıkın.  Yüz yüze sohbetlerinizi uzatın,  paylaşmanın keyfini yaşayın, boş zamanın hakkını verin…

Sonuç olarak; iyi harcanan zaman kaliteli zaman yaratır. Dijital araçların çevrimdışı iletişime ayırdığımız anları da ele geçirmesine izin vermeyin…

(Kaynak: Gazetesanal.com)